Bülent Kaya: “Muhalefete Mensup Kişilerin de Katıldığı Şehit Cenazelerinde Siyasi İstismara Maruz Kalması Yanlış ve Gayriahlakidir”

Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, TBMM Genel Kurulu’nda, “Elbette şehit ailesi ve şehit yakınlarının cenaze töreninde acıları sebebiyle ister iktidara mensup olsun ister muhalefete mensup olsun, siyasilere ya da kamu yöneticilerine gösterdikleri tepki haklı ya da haksız olsun acı sebebiyle dile getirilmiş bir tepkidir ve muhatabı tarafından baş tacı edilmelidir, hoş görülmelidir ve normal karşılanmalıdır. Ancak şehit cenazelerinde ideolojik, siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın ortaya çıkardığı veya çıkarmak istediği protestolar ise öncelikle şehidin hatırasına bir saygısızlıktır, şehit cenazesi üzerinden siyasi istismardır ve asla kabul edilemeyecek bir davranıştır. Yararlanan, faydalanan kim olursa olsun bu siyasi istismar hepimiz tarafından reddedilmelidir. Şehit cenazelerinin siyasi istismara konu edilmesi de yanlış ve gayriahlakidir. Aksi durum iktidar olarak şehit cenazelerinin sizin döneminizde de siyasi istismara konu edilmesi yanlış ve gayriahlaki olduğu gibi, muhalefete mensup kişilerin de katıldığı şehit cenazelerinde siyasi istismara maruz kalması yanlış ve gayriahlakidir” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda 2024 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi, 2022 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu Teklifi ile Sayıştay raporlarının görüşmeleri devam ediyor. TBMM Genel Kurulu’nda bugün 2024 bütçesi üzerindeki son konuşmalar yapılıyor. Bütçenin tümü üzerine söz alan Saadet Partisi Grup Başkanvekili Bülent Kaya, şunları söyledi:

“Maalesef, bu dar bakış, samimiyetsiz linç kültürü, kamplaştırıcı ve kutuplaştırıcı dili terk etmez, bu dilin prim yapmasını engellemezsek; düşünen, akıl eden, dertlenen, aklı başında birçok kişi ülke meselelerine kafa yoramayacak, özgürce sorgulayamayacak, çözüm önerilerini paylaşma imkanı  bulamayacaktır. Meseleye samimi bir şekilde çözüm arayan bir iktidarın başlayacağı yer düşünen, akıl eden, dertlenen, aklı başında birçok kişinin çekinmeden, endişe etmeden, ülke meselelerine kafayı yoracağı, özgürce sorgulayacağı, çözüm önerilerini paylaşma imkanı  bulacağı bir zemini inşa etmesidir. Meseleye samimi bir şekilde yaklaşan bir muhalefetin de yapacağı şey düşünen, akıl eden, dertlenen, aklı başında birçok kişinin çekinmeden, endişe etmeden, ülke meselelerine kafayı yoracağı, özgürce sorgulayacağı, çözüm önerilerini paylaşma imkanı bulanacağı zemini inşa etmeye kararlı iktidar partileri, sivil toplum, aydınlar ve yazarlar ve bu samimi zemini oluşturmaya gayret eden bir iktidar olursa bu zeminin inşasına partilerüstü milli ve vatani bir duyguyla katkıda bulunmaktır.

2002 yılında işbaşına geldiğinizde terör eylemleri neredeyse bitme noktasına gelmişti, örgütün Türkiye içindeki silahlı mensupları neredeyse kalmamıştı. Şehitleri sayı ve istatistik üzerinden ifade etmek onların aziz hatırasına haksızlık olsa da meramımı anlatmak için göreve geldiğiniz  2002 öncesi 2001’de 22 güvenlik görevlimizi, 2002 yılında 11 güvenlik görevlimizi şehit verdiğimizi hatırlatarak sözlerime başlıyorum. 2003 yılından itibaren maalesef verdiğimiz şehit sayısı artarak 2016 yılı, 651 şehit, 3.499 gaziyle AK Parti iktidarları dönemindeki en fazla şehit ve yaralı verdiğimiz yıl olarak kayıtlara geçti. Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, sizler de çok iyi hatırlayacaksınız ki -ve belki de birçok kısmına bizzat şahitlik etmişsinizdir ki- şehit cenazelerinde iktidar partisi olarak partinize mensup milletvekilleri, bakanlar, başbakan yardımcıları ve cumhurbaşkanları yer yer protesto edilmiş, yer yer de yuhalanmıştı. Bunlara birkaç örnek vermek gerekirse 19 Mayıs 2006 tarihinde bir terör eylemiyle hayatını kaybeden Danıştay üyesi hakimimizin cenazesinde bakanlara karşı öfke kusulmuş “katil hükümet” sloganları arasında bakanlara pet şişeler fırlatılmıştı. Durumun gerginleşmesi üzerine de dönemin Bakanları Sayın Abdullatif Şener, Abdülkadir Aksu, Vecdi Gönül ve Osman Pepe polis kordonu arasında arka kapıdan kaçırılmıştı. Yine, 11 Haziran 2007 tarihinde terörist saldırıyla hayatını kaybeden bir şehidimizin memleketi Manisa’daki cenaze törenine dönemin Meclis Başkanı Sayın Bülent Arınç da katılmıştı. Uzun süre yuhalanan ve kalabalık arasından “Manisa seninle rezil oluyor!” “Hainler dışarı!” “Meclis Başkanı, devlet düşmanı Arınç dışarı!” sloganları arasında cenaze töreninden ayrılmak zorunda kalmıştı. 7 Ekim 2008 tarihinde terörist saldırıyla hayatını kaybeden bir şehidimiz memleketi Afyon’da defnedilirken yine cenaze törenine katılan dönemin Bakanı Sayın Veysel Eroğlu yine yuhalanmış ve protesto edilmişti. 10 Mayıs 2011 tarihinde terörist saldırıyla hayatını kaybeden bir şehidimiz memleketi Çorum’da defnedilirken cenaze törenine katılan İçişleri Bakanı Osman Güneş de yuhalanmış ve cenazede protesto edilmişti. 1 Ekim 2012 tarihinde terörist saldırıyla hayatını kaybeden bir şehidimiz memleketi Mersin’de defnedilirken cenaze törenine AK Parti Mersin Milletvekilleri Ahmet Tevfik Uzun ve Nebi Bozkurt katılmış, bunlar da yuhalanarak “Defolun buradan!” “Ne işiniz var burada!” “Ne yüzle buraya geliyorsunuz!” şeklindeki sözlerle protesto edilmişlerdi. 21 Ağustos 2012 tarihinde de terörist saldırıyla hayatını kaybeden şehidimiz Gaziantep’te defnedilirken dönemin Başbakan Yardımcısı Sayın Beşir Atalay yine o cenaze töreninde protesto edilmişti. 10 Eylül 2015 tarihinde terörist saldırıda hayatını kaybeden bir şehidimiz memleketi Çorum’da defnedilirken dönemin bakanlarından Nabi Avcı buraya katılmış ve cenazede protesto edilmişti. 14 Eylül 2015 tarihinde terörist saldırıda hayatını kaybeden şehidimiz Trabzon’da defnedilirken Sayın Cumhurbaşkanımız Erdoğan ve AK Parti Milletvekili Sayın Süleyman Soylu cenazeye katılmış ve cenazeye katılanlar tarafından protesto edilmişti. 20 Ağustos 2015 tarihinde terörist saldırıyla hayatını kaybeden bir şehidimiz de Bursa’da defnedilirken cenaze törenine katılan Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu yuhalanarak protesto edilmişti. 8 Nisan 2016 tarihinde de terörist saldırıyla hayatını kaybeden şehidimiz Ankara’da defnedilirken oraya katılan İçişleri Bakanı Efkan Ala ve Ankara Büyük Şehir Belediye Başkanı Melih Gökçek yuhalanmış ve protesto edilmişti.

“ŞEHİT CENAZESİ ÜZERİNDEN SİYASİ İSTİSMAR KABUL EDİLMEYECEKTİR”

Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım, iktidarınıza mensup milletvekili ve bakanların şehit cenazelerinde maruz kaldığı bu ve benzeri yaşanmış onlarca örneği daha sayabilirim ancak siz zaten bunların birçoğunu yaşadınız, gördünüz ve bunlara da çok üzüldünüz. Bunları niçin dile getiriyorum? Bu protestoların çok azı şehit ailesi ve yakınlarının acıları sebebiyle gösterdiği tepkilerdir; birçoğu ise ideolojik, siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın ortaya çıkardığı protestolardır. Elbette şehit ailesi ve şehit yakınlarının cenaze töreninde acıları sebebiyle ister iktidara mensup olsun ister muhalefete mensup olsun, siyasilere ya da kamu yöneticilerine gösterdikleri tepki haklı ya da haksız olsun acı sebebiyle dile getirilmiş bir tepkidir ve muhatabı tarafından baş tacı edilmelidir, hoş görülmelidir ve normal karşılanmalıdır. Ancak şehit cenazelerinde ideolojik, siyasal ve toplumsal kutuplaşmanın ortaya çıkardığı veya çıkarmak istediği protestolar ise öncelikle şehidin hatırasına bir saygısızlıktır, şehit cenazesi üzerinden siyasi istismardır ve asla kabul edilemeyecek bir davranıştır. Yararlanan, faydalanan kim olursa olsun bu siyasi istismar hepimiz tarafından reddedilmelidir. Şehit cenazelerinin siyasi istismara konu edilmesi de yanlış ve gayriahlakidir. Aksi durum iktidar olarak şehit cenazelerinin sizin döneminizde de siyasi istismara konu edilmesi yanlış ve gayriahlaki olduğu gibi, muhalefete mensup kişilerin de katıldığı şehit cenazelerinde siyasi istismara maruz kalması yanlış ve gayriahlakidir. Şayet size yapılanlara karşı çıktığınız gibi, bugün muhalefete yapılanlara da karşı çıkmazsanız, aksi durum, iktidar olarak yıllarca bu protestoları hak ettiğiniz manasına gelir. Onun için, bunlara karşı çıkmak öncelikle benzeri protestolara defalarca şahit olmuş iktidar mensupları, Sayın Cumhurbaşkanı ve bakanlarımızdır.

“ACILARIMIZ ÜZERİNDEN AYRIŞMAYA DEVAM EDECEĞİZ”

İlk iş ve ilk düğme, yukarıda ifade ettiğim bu görev iktidarı ve muhalefetiyle, yazarı çizeri, aydını, entelektüeliyle herkesindir; hepimiz acıya ortak olmalı, istismara karşı durmalıyız. Şehit cenazeleri acılarımızı ayrıştırdığımız değil acılarımızı birleştirdiğimiz cenaze merasimleri olmalıdır. İkinci işimiz, yapmamız gereken ilk şey böyle bir zemini hep beraber inşa etmektir. Birliğimizi, beraberliğimizi sağlayacak, acıda birleşecek bir siyasal zemini, bir sosyolojik zemini, bir toplumsal zemini hep beraber inşa etme sorumluluğumuz var. İkinci işimiz, eğer ikinci düğmemizi doğru iliklemeye devam edeceksek terörle mücadeledeki kırk yıllık tecrübeyi, birikimi, yaşanmışlıkları ki bu kırk yılın yarıdan çoğu yani yirmi iki yılı günahıyla sevabıyla AK Parti iktidarınındır bunları masaya yatırarak artık ifrat ve tefrite, uçtan uca savrulmuşluklara son vererek mutedil, büyük devletlerin sahip olması gereken aklın devrede olduğu, milletin vicdan ve hassasiyetlerini dikkate alan bir yol haritasını hep beraber konuşmak zorunda olduğumuzun farkına varılmasıdır. Yani bu meseleyi bir iktidar projesi değil, muhalefetiyle iktidarıyla partiler üstü yaklaşacağımız bir milli birlik ve beraberlik meselesi olarak görmek zorundayız. Şayet böyle göremezsek maalesef acılarımız devam edecek ve biz acılarımız üzerinden ayrışmaya da devam etmiş olacağız.

Değişik partilere mensup milletvekili arkadaşlarımızla bir sohbet esnasında bir şikayet dile getirildi, ben de buradan Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcımıza o şikayeti iletmek istiyorum. Bir önceki dönem Kabinede olan, şu anda da birçoğu Komisyon Başkanı olan milletvekillerimize, diğer Komisyon Başkanlarına tahsis edilen araçlardan çok daha üst modellerde, lüks araçlar tahsis edildi. Lüks Mercedeslerle Meclise gelip gittiklerine dair duyumlar var. Böyle bir şey yoksa bu duyumları ortadan kaldıralım. Bilmediğimiz bir kanuni mevzuat çerçevesinde onlara bu araçlar tahsis ediliyorsa cahilliğimizi mazur görün, aydınlatırsanız sevinirim Sayın Cumhurbaşkanı Yardımcım.

Dünya genelinde yolsuzluk göstergelerinden bir tanesi de 1993 yılında kurulan Uluslararası Şeffaflık Örgütünün yayınladığı endekstir. Bizler de 11,5 trilyonluk bir gider bütçesi olan bütçeyi harcamayla ilgili bu iktidara yetki veriyoruz ama bu yetkiyi kullanırken dünya özelinde yolsuzlukta 101’inci sırada olan bir iktidara bu bütçeyi teslim ediyoruz; amiyane deyimle, vatandaşın dediği gibi, ciğeri kediye emanet ediyoruz; farkına varalım. 1995 yılında 41’inci olan ülkemiz sıralaması AK Parti iktidarı döneminde her geçen gün artmış ve nihayet şu an 101’inci sıradayız. Bu konuda, hani diyorlar ya ‘Batı bizi kıskanıyor.’ evet, Batı bizi kıskanıyor ama Batı’daki yolsuzluk yapmak isteyen politikacıların ‘Niçin biz Türkiye’de siyaset yapmıyoruz?’ diye bizi kıskandığından emin olabilirsiniz.

“CİĞERİ KEDİYE EMANET EDİYORUZ”

Lütfen bu 11,5 trilyona yakın bütçeyi harcarken bu siyasal düzenin, yolsuzluk algısında 101’inci sırada olan bir ülkenin Cumhurbaşkanı Yardımcısı olduğunuzun farkında olarak denetleyin; beytülmale dadanmış büyük farelerin olduğunun farkında olarak denetleyin; kasası delik deşik olan, her yerden fakir fukaranın hakkına el uzatılan bir siyasal düzende yaşadığımızı bilerek bu 11,5 trilyonu harcayın; kul hakkına girmeyin, yapmayanlarınız da vardır ama yapanlara da göz yummayın; lütfen emanete ihanet edenlerden olma korkusuyla yaşayın. Göreve geldiğiniz sırada 64’üncü sıradaydık, bugün 101’inci sıraya düştük, bunun sebeplerini araştırın. Dediğim gibi, gider bütçesi 11 trilyon 89 milyar, gelir bütçesi 8 trilyon 437 milyar, bütçe açığı 2 trilyon 652 milyar ve bütçe açığını da borçlanmak suretiyle kapatmak zorunda olduğumuz bir bütçede kamuya teslim ediyoruz bu kasayı ama dünya yolsuzluk liginde 101’inci sırada olan bir iktidara, bir siyasal düzene teslim ediyoruz. Yani, dediğim gibi, halkın deyimiyle ciğeri kediye emanet ediyoruz.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir