Ankara’da yaşayan A.İ, 1976’da hayvancılıkla uğraşan Bayram Ş. ile tanıştı.
Bayram Ş’nin evlilik teklifini kabul eden A.İ, daha sonra resmi nikah yapılacağı sözünü veren Bayram Ş. ile dini nikah kıydı. Bayram Ş, köyünde davullu zurnalı düğün yaptı.
A.İ. 1981’de ilk çocuğunu dünyaya getirdikten sonra Bayram Ş’den bir kez daha resmi nikah yapılmasını istedi. Bayram Ş. köydeki işlerinin yoğunluğunu bahane ederek A.İ’nin talebini reddetti.
Bayram Ş. ile A.İ’nin 1990’a kadar 4 çocuğu oldu. A.İ. 1990’da beşinci çocuğuna hamileyken Bayram Ş. işçi olarak Almanya’ya çalışmaya gitti. Daha sonra Bayram Ş. Almanya’da yabancı bir kadınla yaşamaya başladı.
FİZİKSEL VE PSİKOLOJİK ŞİDDET
Bir süre sonra Türkiye’ye izne gelen Bayram Ş. ile A.İ’nin 1993’te 6. çocukları dünyaya geldi.
A.İ, akrabalarından ve köylülerinden utandığını, çocuklarının büyüdüğünü belirterek, resmi nikah talebini Bayram Ş’ye tekrar iletti.
Bayram Ş, “Çocuklar zaten büyüdü. Ne yapacaksın nikahı?” diyerek, A.İ’nin resmi nikah talebini geri çevirdi. Bayram Ş, talebinde ısrar eden A.İ’ye fiziksel ve psikolojik şiddet uyguladı.
Bunun üzerine A.İ, Ankara Barosu avukatlarından Ceren Atalay aracılığıyla Bayram Ş’ye, “evlilik vaadiyle kişilik hakkı ihlalinden” kaynaklanan manevi tazminat davası açtı.
Atalay, dilekçesinde müvekkilinin, Bayram Ş’nin haksız fiili sebebiyle yeniden yaşam kurma şansını yitirdiğini, toplum içinde zor duruma düştüğünü, böylece 6 çocuğuyla tek başına hayatta kalma mücadelesi verdiğini kaydetti.
Müvekkilinin kadın ve annelik onurunun da zedelendiğini belirten Atalay, Bayram Ş’den müvekkilinin bugüne kadar uğradığı manevi zararı temerrüt faiziyle talep etti.
MAHKEME TAZMİNATA HÜKMETTİ
Ankara 32. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin kararında, tarafların evlenmek için yöresel gelenekleri yerine getirdikleri, dini nikah ile bir araya geldikleri, resmi nikahın yapılmadığı, bu birliktelikten çocuklarının olduğu, davacının ve davalının resmi olarak bekar oldukları belirtildi.
A.İ’nin resmi nikah yapılacağı inancı ile Bayram Ş. ile karı-koca hayatı yaşadığı, resmi nikah yapılacağı vadedildiği için evlenecekleri inancına kapıldığı belirtilen kararda, “Davacının, davalı tarafından evlenme vaadiyle kandırıldığı, bunun etkisi altında gerek fiziksel gerek ruhsal anlamda zarara uğratıldığı, bundan elem ve üzüntü duyduğu kanaatine varılmıştır.” denildi.
Kararda, ihlalin niteliği, tarafların sosyal ve ekonomik durumu dikkate alınarak davacı lehine 120 bin lira tazminat ödemesine hükmedildi.
“KARAR, KADINLARA BİR UMUT NİTELİĞİNDE”
Avukat Ceren Atalay, evliliğin ne şekilde yapılacağını düzenleyen Türk Medeni Kanunu’nun 134. maddesine göre, evlenecek kişilerin evlendirme memurluğuna başvurarak, yazılı şekilde beyanlarıyla evliliğin gerçekleşebileceğini hatırlattı.
Atalay, “Söz konusu davada 47 yıl boyunca evlilik vaadiyle oyalanan müvekkilim için kişilik haklarının zedelendiği gerekçesiyle manevi tazminat davası açtık. Görülen davada müvekkilim lehine, evlilik vaadiyle kişilik hakkı ihlalinden kaynaklanan 120 bin lira manevi tazminata hükmedilmiştir. Bu karar emsal niteliğinde olup, imam nikahıyla evli olan tüm kadınlara bir umut niteliğindedir.” diye konuştu.